Ben hep, futbolla tanıştığım zaman dünyaya geldim derim. Futbol topuyla tanıştığım an, nefes aldığım hayata dokunduğumu hissettiğim andı. Yuvarlak, yumuşak ne görsem hep ayak ya da kafa ile ufak tefek dokunuşlarla futbol oynamaya çalışır bulunduğum alanı futbol sahasına çevirirdim. Biz böyle bir ülkeyiz işte futbolu bir aşk, bir ömür gibi yaşıyoruz. Ama başarılı olamıyoruz. Kulüplerimizin mali tablolarına bakıldığında elin Avrupalısından hiçbir farkımız yok diyesim geliyor ama sonra dur arkadaş

Onların mali tablosunda bu kadar eksiler yok diyorum. Bizler çok çabuk tüketen bir toplum oluşumuzdan da dolayı futbolumuzun olgunlaşmasını hiç beklemeden biz olduk dedik. Belki de orada kaybettik.

1a

GÜNE DEĞİL GELECEĞE BAKALIM  

Galatasaray’ı 2009-2010 sezonunda çalıştıran Dünya futbolunun ekol olan topraklarında Hollanda’da yetişmiş Frank Rijkard’ın bir sözü aklıma takılıyor, takılıyor takılmasına da adam haklıydı beyler… Hollandalı teknik adam, ‘‘Türkiye’de herkes her şeyi biraz biliyor ama kimse hiçbir şeyi tam bilmiyor’’ derdi. Tam da onun söylediği gibi biz uzmanlaşma alanında ciddi sıkıntılar yaşıyor, sistem karmaşası içerisinde kaybolup gidiyoruz. Bu karmaşanın arasında da devreye ‘Gurbetçiler’ giriyor. Hemen her başarısızlıkta, ‘Yeni sayfa açıyoruz’, ‘Yeni yapılanmaya gidiyoruz’ cümleleri hepimizin kulaklarına anılarımız tarafından fısıldanıyor. Fısıldanıyor, fısıldanmasına da çözüme bakınca

ortada bir şey göremiyorsunuz peki sonuç ne derseniz? Size sadece verebileceğim cevap;  “günü kurtarma politikası” derim…

1b

MİLLİ TAKIMA GURBETÇİ DAMGASI

Bizim artık günleri değil de geleceğimizi kurtarmamız gerekiyor. Geleceğimizi kendi kendimize kurtaramadığımız için de her zaman ilk sarıldığımız öz evlatlarımız oluveriyor. 2016 Avrupa Şampiyonası’na en iyi 3. olarak gitmeye hak kazanan ve bizleri yıllar sonra yeniden mutlu eden Ay-yıldızlı ekibimizin iskeletini oluşturan isimlere baktığımızda Hakan Çalhanoğlu, Olcay Şahan, Gökhan Töre ve Oğuzhan Özyakup gibi oyunculara gözümüz takılıyor. Bu oyuncular altyapı eğitimlerini Türkiye’de değil, yurtdışında aldılar. Az Alkmaar’da futbola başlayan ve altyapı eğitimini Arsenal’de sürdüren Oğuzhan Özyakup, Euro 2016 yolunda bizim için son derece kritik olan 3-0’lık Hollanda galibiyetinde kilidi açan isim olmuştu.

1c

Milli takımın ideal ilk 11’ine de şöyle bir baktığınızda en az 3-4 gurbetçi futbolcu görüyorsunuz. Şurası açık ki, oyuncu yetiştirme konusunda Avrupa’nın 20 yıl gerisinden gelen ve modern altyapı metodlarının hiçbirini uygulayamayan kulüplerimiz, birkaç istisna dışında oyuncu yetiştirme konusunda son 10 yıldır herhangi bir başarı gösterememiş durumda. İşin kötüsü Bursaspor ve Altınordu hariç Türkiye’deki hiçbir kulüp bu konuda kendini geliştirmeye de istekli değil. Herkes günü kurtarmanın peşinde. Takdir edersiniz ki, bu durum milli takımı son derece kötü etkiliyor ve kadronun daralmasına yol açıyor. Örneğin, yıllardır stoper yetişmiyor bu ülkede. Bu kıtlığa bulunan son çözüm ise sol bek Hakan Balta’yı stopere devşirmek. Bu genel oyuncu yetiştirme sorununu en azından şimdilik çok da fazla hissetmememizin nedeni ise gurbetçi oyuncular.

Ağırlıklı olarak Almanya olmak üzere Fransa, Belçika ve Hollanda’da yaşayan Türk ailelerin futbolcu olan çocuklarına milli takımlarda şans vererek kadromuzdaki eksikleri kapatmaya çalışıyoruz. İLK AKLA GELENLER Bugün dünyada bizleri onurlandıran ve gururla kendilerini izlememizi sağlayan birçok gurbetçi oyuncu Avrupa liglerinde mücadele veriyor. Gurbetçi yıldızlarımızdan ilk akla gelen ise Leverkusen’de frikik sihirbazı olarak anılan ve takımın hücum aksiyonlarını yönlendiren Hakan Çalhanoğlu. Hakan, şu an Bundesliga’daki en önemli orta saha oyuncularından biri olarak gösteriliyor ve büyük kulüplerin radarına çoktan girdi bile. Önemli Premier Lig takımları Arsenal ve Liverpool’un ara transfer döneminde Hakan için çok büyük meblağları gözden çıkarabileceği konuşuluyor. Şu an Beşiktaş’ta yıldızı parlayan Gökhan Töre de altyapı macerasını Leverkusen ve Chelsea’de geçirmiş bir isim. An itibarı ile Beşiktaş’ın en önemli oyuncularından birisi olan Gökhan Töre de Avrupa’daki başarılı kulüplerin dikkatini çekmiş durumda. Bayern Münih ve Real Madrid’de top koşturan ve şu an Galatasaray forması giyen Hamit Altıntop, yıldızı Dortmund’da parlayan ve yine Real Madrid’e transfer olduktan sonra kısa bir Liverpool macerasının ardından Dortmund’da geri dönen Nuri Şahin gibi isimler de Almanya’da altyapı eğitimini almış Türk futbolculardan YENİ YILDIZLAR YOLDA Futbol Direktörümüz Fatih Terim’in önderliğinde kalıcı başarılar için önemli adımlar atan Ay-yıldızlı ekibimiz, yeni gurbetçileri keşfetme konusunda da önemli adımlar atıyor.

1d

Milli takımın Katar’la oynadığı hazırlık maçında, Mainz forması giyen Yunus Mallı, milli takımla ilk maçına çıktı ve takımın gurbetçi yıldızlarından bir tanesi oldu. Mainz’daki futboluyla Bundesliga’da en büyük çıkış yapan isimler arasında gösterilen Yunus da bundan sonraki süreçte Terim’in kafasında olan isimler arasındaki yerini aldı. Ayrıca, Kaan Ayhan, Özkan Yıldırım ve Levent Ayçiçek gibi isimler de ilerde milli takım formasını terletebilecek futbolcular arasında yer alıyor.

KAYBETTİKLERİMİZ DE OLDU

Tabii ki bu pozitif tablonun yanında, milli takımda oynamayı tercih etmeyen ve kendisini yetiştiren ülkenin milli takımında forma giymeyi uygun bulan oyuncular da var. Bunlardan en önemlisi Mesut Özil. Schalke 04 altyapısında yetişen ve oradan önce Werder Bremen’e ardından 2010 Dünya Kupası’nda gösterdiği performansla Real Madrid’e ve oradan da Arsenal’e transfer olan ve dünyanın en iyi orta saha oyuncuları arasında gösterilen Mesut, bu konu hakkında söyle bir açıklama yapmıştı: “Ay yıldızlı formayı o kadar çok giymek istedim ki anlatamam. Milli formayı giymek de çeşitli olaylar nedeniyle mümkün olmadı. Bekleyecek değildim. Ben de yüreğimi, tekniğimi ve fiziğimi gösterebilmek için Almanların teklifini kabul ettim. Burada bana direkt formayı sundular. Bizde ise herkes beklemede.  Sanki bu işler sıralı. Yeteneği olan birçok oyuncu da benim konumumda.” Yine Almanya milli takımını tercih eden stoper Serdar Taşçı ise konuya farklı bir açıdan yaklaşmış ve şunları söylemişti: “Küçük yaştan beri Türk gelenek ve göreneklerine göre yetiştik. Türkiye’yi çok seviyorum. Ay yıldızlı millî takım forması da benim için kutsal. Ancak Almanya Futbol Federasyonu uzun süredir bana emek veriyor. Millî Takım hocası Joachim Löw de benimle yakından ilgileniyor. Böyle bir atmosferde Almanya’dan vazgeçip Türkiye formasını giymem yakışık almaz.’’

1e

ENGEBELİ YOLLARA RAĞMEN VAZGEÇMEDİLER

Üst düzey futbolcu olmak, hatta futbolla da sınırlamak zorunda değiliz, üst düzey sporcu olmak dünyadaki en zor işlerden biri. Bunlara bir de sıla hasretini eklerseniz, gurbetçi futbolcu olmanın ne kadar zor bir şey olduğu ortaya çıkıyor. Ayrıca, altyapı eğitimini aldıkları ülkelerde genellikle altyapı hocalarının, yerli oyunculara sahip çıkması da cabası. Bu oyuncuların Türkiye’dekinden çok daha iyi bir altyapı eğitimi aldıkları aşikar ama yaşadıkları zorluklara rağmen göstermiş oldukları azim de kesinlikle unutulmaması gereken önemli bir parantez.  Sonuç olarak, yetiştiren ülkeye kaptırdığımız Mesut Özil, İlkay Gündoğan, Emre Can ve Serdar Taşçı gibi isimler olsa da, milli takımımız ve futbolumuz gurbetçi oyuncularından çok şey kazandı kazanmaya da devam ediyor. Herkesin dilinde pelesenk olmuş olan ‘Alt yapı’ sorununu çözüme kavuşturamadığımız şu dönemde bizlere piyango olan gurbetçi kardeşlerimize bir teşekkür borcumuz yok mu sizce de?

ANIL BUDAK

PAYLAŞ