Metin Oktay’ın ölüm yıl dönümünde Hıncal Uluç’un onun arkasından yazdığı yazı bir kez daha okuyanları duygulandırdı. 26 yıl öncesi…

Bugün Galatasaray ve Türk futbolunun efsanesi Metin Oktay’ın ölüm yıl dönümü. 13 Eylül 1991 tarihinde geçirdiği trafik kazası ile aramızdan ayrılan Metin Oktay için usta kalem Hıncal Uluç ö dönemde unutulmaz bir yazı kaleme almıştı. Şimdi sizleri 14 Eylül 1991 tarihli Sabah gazetesinde yayınlanan o duygu yüklü yazıyla baş başa bırakıyoruz…METİN OLMAK

“Ellerim kırılaydı da açmaz olaydım televizyonu… Şeytan dürttü tam dokuza beş kala. Haberler ve sonuna doğru kanımı donduran cümleler: “Türk futbolunun Taçsız Kral’ı, en büyük futbolcularından biri…”

Metin Oktay bu… Taçsız Kral başka kim var? Sabah sabah Metin Oktay’dan niye bahseder ki televizyon? Kurşun gibi çöküyor içime her sözcük. “Sabaha karşı geçirdiği…” Beynim hep spikerden önce gidiyor. İkinci kalp krizi tabii. Oysa ne kadar iyiydi daha geçen hafta. Ah kalp… Kalpsiz kalp…

“…Trafik kazası sonucu” Nee! Kalp değil, trafik öyle mi?

Allah’ın belası trafik. Katil trafik. Daha kimleri alacaksın aramızdan?

Elimde tıraş makinesi, boğazımda bir yumruk, nefes alamıyorum.

Ağlamam gerek. Erkek adam ağlar mı? Ağlar tabii. “Ağlamak güzeldir, süzülürken yaşlar gözünden sakın utanma” demiyor mu Sezen? Deliler gibi ağlıyorum, ekranın başında, ekrana lanet ederek. Niye açtım ki?

“Saçmalama” diyorsunuz, biliyorum. Televizyonu açmasam, dokuz yerine onda, gazetede alacaktım haberi. Olsun; Metin Oktay bir saat daha yaşayacaktı benim için. Koskoca bir saat daha.

Ne kadar severdim Metin’i. Gençlik ilahımdı. Beni Galatasaraylı yapanların başında geliyordu. Ona bakıyor, “Bu adamın oynadığı takım tutulur” diyordum hep. Futbolu bir şiirdi. Gollerin hepsi, foto muhabirleri için birer tablo. Ama hepsinden ötesi; efendiliği, sportmenliği, alçak gönüllülüğü…

Fenerbahçe’yi 5-0 yenmişler. Dört golü Metin atmış. Soyunma odası bayram yeri. Nasıl olmasın ki? Tarihi bir zafer günü bu. Girdim, bir köşede Metin. Başını iki elinin arasına almış; öyle oturuyor. “Hayrola” diye koştum yanına. Zaferi yaratan adam niye böyle dalmış gitmiş ki…

“Düşünebiliyor musun Hıncal… Düşünebiliyor musun” dedi, “Yarın benim için yazılacakları. Allah beni şımartmasın…” Sorarım size, böyle bir adam tanıdınız mı hayatta?

Futbolun zirvesindeydi, Bab-ı Ali “zirvedeyken bırak” yavelerine girdiğinde. İnsan zirvede olduğu mesleği bırakır mı? Bıraktırdılar. Hem beyni hem ayakları oynamaktan bıkmamış, yorulmamışken bıraktırdılar. Zirveden boşluğa indirdiler Metin’i. Aylarca küstüm futbola…

Metin Küsmez mi?

İçkiye başlamasının sebebidir, futbolu zirvede iken bırakması. İçindeki boşluğu öyle doldurmak istedi. “Metin Oktay sabaha karşı geçirdiği trafik kazası sonucu hastaneyi kaldırılırken öldü…”

Gözümden yaşlar süzülmüyor, yağıyor artık. “Metin ol” diyorum kendi kendime, “Metin ol!..”

Nasıl olayım? Metin artık yok ki! Arabama atladım, gazeteye gelmek için. Teypte Alpay dönüyor. Alpay değil, Metin sesleniyor gibi geliyor bana, yukarılardan bir yerden. “Yaşa dostum gönlünce… Ömrünün keyfini sür… İnsanlar değilse de kelebekler özgürdür…”

Fotomaç

PAYLAŞ