Tribune Sport Magazine bu ayki konuğu genç yaşta başarılı bir kalecilik performansı gösterip akıllarda yer edinen Günay Güvenç… Genç yaşta Stutgart’da forma giyerken birçok takımın takibinde olan, sonrasında Beşiktaş tercihi ile Türkiye’deki kariyerine başlayan Günay Güvenç ile futbola dair oldukça keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Kısaca kendinden ve ailenden bahseder misin?

25 yaşındayım. Almanya doğumluyum. Ailem Almanya’da yaşıyor. Bir abim ve bir de ablam var. Almanya’da liseyi bitirdikten sonra futbola devam ettiğim için, eğitim hayatı benim için zorlaşmıştı. 2 yıl Spor ve Fitness eğitimi aldım. 3. senemde Türkiye’ye transferim gerçekleştiği için eğitimimi bırakmak zorunda kaldım. Ailemde benim dışımda profesyonel olarak futbol ile ilgilenen biri yok.

Futbol yaşantın ne zaman başladı?

Çok ufak yaşlardan beri futbola merakım vardı. Çocukken okul öncesi ve sonrası hep futbol topuyla birlikteydim. 7 yaşında spor okuluna giderek futbol oynamaya başladım. Doğduğum şehir olan Ulm’da başladım futbola, orada 11 -12 senemi geçirdim. 17 yaşında Stuttgart takımına transfer olunca, ailemden ayrılıp kendi profesyonel hayatıma başlamış oldum.

Peki kaleci olmaya nasıl karar verdin, zira fiziken bir santrafor da olabilirdin?
Ulm’daki takımım ile bir turnuva maçındayken takım arkadaşlarımdan biri sakatlanmıştı. Ben de kalecilik mevkiine geçtim ve onun yerine oynadım. Normal de benim mevkiim forvetti.
O günden beri eldivenler hala elimde… İyi ki kaleci olmuşum diyorum. Kaleciler takımın çok önemli bir parçası ve üzerlerinde büyük bir baskı olur. Ben bu baskıyı seviyorum.

Çocukken hayranlık duyduğun kaleciler kimlerdi?

İlki fransız kaleci Grégory Coupet’di. İkincisi de Macaristan’ın kalecisiydi, Gábor Ferenc Király… Benim takip ettiğim yıllarda Király Almanya’da oynuyordu. Ben de onun gibi eşofman giymeyi ve onun taklitini yapmayı seviyordum. Tabi bu kaleciler eskide kaldı. Şimdi de takip ettiğim ve performanslarını beğendiğim kaleciler var. Almanya’nın kalecisi Manuel Neuer’ı çok başarılı buluyorum. Milan’ın kalecisi Gianluigi Donnarumma’da genç yaşında gerçekten çok başarılı bir kaleci…

Türkiye serüvenin nasıl başladı?

Stuttgart’da forma giyerken iyi bir sezon geçiriyordum. Milli takıma çağırılıp iyi bir performans gösterince, Türkiye’den teklifler aldım. Ben bu takımlar arasından Beşiktaş’ı seçtim. Yaklaşık 3 sezon Beşiktaş forması giydim. İlk geldiğim yıl Slaven Bilić vardı takımın başında… Slaven Bilić ve daha sonraki sezonlarda aramıza katılan Şenol Güneş’den çok fazla şey öğredim.

Beşiktaş’da sürekli kaleci mevkiinde bir yetersizlik varmış gibi algı var. Bununla ilgili yorumun nedir?
Bence büyük bir problem yok vardıysa da şimdi zaten çözülmüştür (gülerek). Benim ilk geldiğim sezonda Tolga Zengin kaledeydi, iyi bir performans da sergiledi. Diğer sezonda bir sakatlık yaşayınca ben geçtim kaleye… Ben de o dönem iyi bir performans sergilediğimi düşünüyorum. Kale mevkii oyundaki son bölüm ve o alanda yapılan çok ufak hatalar herkesin dikkatini çekiyor. Kalecilerin hata yapması gayet doğal bir şey bu ama istediğin kadar hata yap anlamına gelmiyor elinden geldiği kadar iyi olman lazım her maç ve antrenman da dahil, çünkü aynı hatayı sahadaki diğer 10 kişi de yapabiliyor. Benim üçüncü sezonumda kalede yine Tolga Abi vardı. Birkaç maç performans olarak istenileni veremedi. Ama bu onun kötü bir kaleci olduğu anlamına gelmez. Bence Türkiye’nin en başarılı kalecilerinden biridir. Bu periyod uzun süreli kötü performans değildi, Fabri gelince de taraftar biraz rahatladı. Ama o sezon için, ben kale mevkiinde bir sorun olduğunu düşünmüyorum.

Fabri hakkında fikirlerin neler?

Fabri iyi bir kaleci, Beşiktaş’a gelmeden önce de kendisini tanıyordum. Daha tam adapte olamadı ama takıma alışınca daha iyi olacaktır.

Sence bir kaleci için önemli olan nedir?

Kalecinin idman yapmasının yanı sıra, en önemli gücü mental gücüdür. Siz kaleciyi bir sezon çok iyi çalıştırabilirsiniz, fakat mental gücünü iyi kullanmazsa çok başarılı olabileceğini düşünmüyorum. Fiziksel olarak güçlü olmasının yanı sıra sağlam bir psikolojiye de sahip olması gerekiyor ki maçların üstesinden gelebilsin.
Çünkü o kaleye geçince çok büyük bir sorumluluk yükleniyorsunuz. Kaleci kendi hatası olmadan defans hataları yüzünden 4 gol yese, taraftarlar direkt olarak “kaleci bu 4 golü nasıl yer” diye onu eleştiriyor. Dolayısı ile bu psikoloji ile başa çıkabilmek çok önemli…

Penaltı konusunda ne düşünüyorsun, seni zorluyor mu?

Penaltı tamamen tahmine dayalı kurtarış yapmaya çalıştığınız bir şeydir. Kurtarma ihtimalinizde maksimum yüzde 15’dir. Yüzde 85’de forvet o penaltıyı gole çevirir. Ben hep böyle gördüm, hiç eşit olarak görmedim. Çünkü bir düşünün, penaltı noktası kale çizgisinden 11 metre uzaklıktadır. Kale ise 7.32 metre uzunluğunda, yaklaşık 2.44 metre yüksekliğinde de bir yerdir. Kalede de 1.90 cm boyunda bir adam var. Bu rakamlara bakıldığında penaltıdan gol yeme olasılığınızın ne kadar yüksek olduğunu anlarsınız.

Sen kalecilik ile ilgili altyapını Almanya’dan aldın. Türkiye ve Almanya’yı kıyaslayınca neler söylemek istersin?

Türkiye’de gerçekçi olmak gerekirse, altyapıya neredeyse hiç önem verilmiyor. Altyapıya önem verilmediği için, altyapıda hocalarında eksiklikleri oluyor. Avrupa’da bu çok farklı, bir oyuncunun altyapı eğitimine çok önem veriyorlar. A takıma çıkınca da daha farklı meziyetler öğreniyorsun. Fakat futbola dair neredeyse herşeyi altyapıda öğrenmiş olman gerekiyor. Bu Avrupa’da öğretilebiliyor fakat Türkiye’de ne yazık ki bir oyuncu altyapıda her şeyi öğrenmiş olmuyor. Şu an sadece Altınordu’nun Avrupa seviyesinde olduğunu düşünüyorum. Sanırım Türkiye’de çoğu kulüp günü kurtarmanın daha önemli olduğunu düşünüyor.

Beşiktaş’ta forma giymiş bir oyunca olarak, Beşiktaş’ın altyapısı ile ilgili neler söylemek istersin?

Türkiye’nin büyük kulüpleri altyapı anlamında biraz daha gelişmiş oluyorlar diğer kulüplere göre. Çünkü daha profesyonel bir işleyişe sahip olmaya çalışıyorlar. Umarım bu durum kısa zamanda düzelir ve ülkenin gençleri hak ettikleri şekilde altyapı eğitimlerini alabilirler. Tabiki de bunun sorumlusu sadece olan imkanlar değil sporcuların isteği de önemli, isteyen bir oyuncu bir yol bulur, istemeyen bir sebeb.

Sence Türkiye’nin en iyi yerli kalecisi kim?

Volkan Demirel’i, Onur Kıvrak’ı, Volkan Babacan’ı ve Tolga Zengin’i başarılı buluyorum.

Peki şu an Süper Lig’de ki en iyi kaleci kimdir ve bunun sebebini nasıl açıklarsın?

Muslera’nın önde olduğunu düşünüyorum. Senelerdir iyi performans gösteriyor. Muslera milli takımda, Avrupa maçlarında ve ligde gösterdiği performansı dolayısıyla hak ediyor. Ona da Galatasaray çok şey kattı, o da oynayarak gelişti ve gelişimine sabır gösterildi. Ama şunu da eklemek isterim, Türkiye de yerli olan iyi kaleciler de var.

Geçen sezon çok konuşulan bir gol yemiştin. Sneijder’in pozisyonunu bir kez daha hatırlatır mısın?

Geçen sezonda Trabzonspor ve Galatasaray maçlarında oynamıştım. O iki derbide de kazanmayı bildik. O maça gelirsek, Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynadığımız Galatasaray derbisiydi. Slaven Bilić gittikten sonra yaklaşık 20 maç forma şansı bulamamıştım. Hazırlık döneminde bile doğru düzgün forma giymemiştim. Avrupa maçında Tolga abi sakatlanmıştı, bu yüzden derbide Şenol hoca bana forma sanşı verdi.
Sneijder’in attığı golde ise büyük bir hatam oldu. Aslında pozisyon devam ederken topa çıkıp uzaklaştırmak istedim. Sağdan Bek gelince sol ayağımla vurmaya çalıştım. Vuramayınca da Sneijder’in önünde kaldı top ve topu ağlara gönderdi. Fakat golden sonra maçı çevirdik Benim gol yediğim pozisyona kadar doğru düzgün bir atağımız yoktu, ama hatalı golden sonra daha iyi oynayıp kazanmasını bildik. Ben bardağın dolu tarafından bakıyorum.

Bir kaleci olarak bu hatan senin kariyerini etkiledi mi?

Bu hatalar ne yazık ki göze batıyor. Çünkü milyonlarca insan izliyor sizi ve bir derbi maçında sahaya çıkıyorsunuz. Bu işin içinde her kim olursa olsun fatura çıkar. Ben o maçtan sonra da gelen tepkilere asla kızmadım. Beşiktaş taraftarı bana her zaman sahip çıktı. Bu maçtan öncede, sonra da. Bu onların büyüklüğünü gösterir. O pozisyonun ardından herkesten çok üzülen bendim. Ama her şeyin ötesinde bu hatadan çok fazla şey de öğrendim bir kaleci olarak… Bir kaleci hata yaptıktan sonra hatasına dönüp baktığında takılı kalırsa, psikolojik olarak yoluna devam edemez, en önemlisi ders çıkarıp yoluna devam etmektir. Zaten insanlar hatalarından ders aldıkça gelişir ve daha güçlü hale gelir.

Derbilere bir kaleci kendisini nasıl hazırlıyor?

Beni derbiden önce çok kişi aramıştı. Ulaşmaya çalışan insanlarda medyadan tanınmış isimlerdi. Bana ulaşamayanlar ise, kulüpten bir başkasına ulaşarak bana haber göndermeye çalıştı. Çok şaşırdım yani, altı üstü bir derbi oynayacaktık. Odamda uzanmış maçı bekliyordum ve sakindim. Mutlaka derbi olması özel bir şey hem benim
açımdan hem kulüp ve camia açısından, ama sonuçta üç puan alacağınız bir maç… Karşınızda hangi takım olursa olsun, kaybetseniz de kazansanız da alacağınız ya da kaybedeceğiniz puanlar belli…

Beşiktaş’a olan ilgini sosyal medya üzerinden görebiliyoruz, peki bu Beşiktaş’lı olma durumu aileden mi geliyor?

Benim babam Beşiktaş’lı, ama beni Beşiktaş’lı olacaksın diye büyütmedi. Ben normal futbolsever bir çocuktum. O jenarasyonda ki herkes genelde Galatasaray’lıydı. Zaten o yıllarda Galatasaray Almanya’da yaşayan herkesin desteklediği bir takımdı. Fakat ben takım tutmuyordum ve oynarken bile sadece keyif almaya bakıyordum ta ki Beşiktaş’a gelinceye dek… Beşiktaş’a gelince düşüncelerim değişti. Hem Beşiktaş oyuncusu oldum, hem Beşiktaş taraftarı oldum.

Göztepe’den ve İzmir’den bahsedelim biraz, neler düşünüyorsun?

Göztepe’ye bu sezon geldim. Bütün maçlarda görev aldım. İki senelik imza attım. Şu an takımı Okan Buruk çalıştırıyor. Takım arkadaşlarımla ve hocamla aram gayet iyi… Okan hocam, yaşı genç olduğu ve modern futbolu bidiği için bize çok şey katıyor. Çünkü futbol çok değişti. Avrupa Kupası maçlarına bakın, maç skorları 1-0, 0-0 gibi sonuçlardan oluşuyor. Buradan futbolun çok fazla taktiğe döndüğünü görebiliyoruz. Bunun içine teknoloji de eklenince farklı bir boyut aldı modern futbol… Yeni ve eski nesil antrenörlerinde bu değişime ayak uydurması gerekiyor. Hocaların işi daha da zorlaştı, bunu kolaylaştırmak için futbolcuların da gayret ve sabır göstermesi gerekli.
İzmir de ise çok rahatım. Özellikle İstanbul’a kıyasla daha huzurlu bir şehire geldim. Zaten ben hep daha sakin bir yerde aile hayatı kurmayı istemiştim. İstanbul çok güzel bir şehir, ama yaşaması çok zor. İzmir’deki hayatı daha çok Almanya’da ki hayata benzetiyorum.

Bu sezondan beklentin nedir?

Her zaman hedefleri olan bir futbolcu oldum. İlk hedefim de Göztepe ile Süper Lig’e çıkmak… Fakat bilinen bir gerçek var ki, liglerde sezonun ikinci yarıları hep daha zor geçer. Çünkü takımlar hedefe oynuyor ve daha çok odaklanıyorlar. Ama biz gerçekten iyi bir takımız. Başkanımız arkamızda, hocamız ve taraftarımız arkamızda… Biz bunu başarabiliriz, tek yapmamız gereken şey kenetlenmek… Hiç birimiz kaybetmek istemiyoruz, bu yüzden camianın ve taraftarların daha anlayışlı olmasını istiyoruz. Mutlaka bizi eleştirecekler ama yıkıcı değil yapıcı olmaları bu zorlu yolda, sahada daha sağlam durmamızı sağlayacaktır.

Röportaj: Fatma Yüksel

PAYLAŞ